almancının dilemması

almancının önünde sürekli duran iki seçenek var... o da dönmek mi dersin?

yurtdışında yaşamaya devam edecek... devem edecek ve ailesini özleyecek, yeğenlerinin büyümesini uzaktan çok uzaktan izleyecek, izleyemeyecek bile duyacak, yalnız yaşamaktan ve hatta yalnız ölmekten korkacak, ölümden her laf açıldığında "ya memlekettekilere birşey olursa?" sorusu içini kemirecek, haftasonları bir "wettbüro"da tuttuğu takımın maçını izleyip internetten dizilerini izleyecek, türkiye gündemini takip edecek, türkiye gündemini takip etmekle kalmayıp memleket için endişelenecek... reyhanlı'daki patlamayı dert edecek misal, metrodaki ahlak anonsunu, gezi parkını, içki yasağını... jön türklük oynayacak yani. her almancı biraz jön türktür ne de olsa! oecd'nin mutluluk ligi sıralamasını paylaşacak facebook'tan illa ki... paylaşacak çünkü en başta saydıklarımı göze almasının sebeplerini unutmamalı bir an bile. unutmamalı, çünkü unutursa duramaz.

veya türkiye'ye geri dönecek... buradaki güven, rahatlık, düzen duygusunu, sosyal baskının olmadığı, daha bir kendisi olabildiği hayatı bırakıp keşmekeşin, tedirginliğin içine atacak kendini. o gün bir devletlünün mü, komşunun mu, müdürün mü, akrabanın mı yoksa yolda karşılaştığı herhangi birinin mi hayatına "salça" olacağını kestiremediği bir hayata "merhaba" diyecek. ayrımcılığa uğradığı, ayrımcılığı hissettiği ülkeden "ırkçılığın olmadığı" ülkeye gidecek. en azından adının, tanımının olmadığı...

burada da seçenekler çıkıyor karşısına. diklenecek, didişecek, mücadele edecek veya kendini geri çekecek. küçük bir dünya kurup oraya saklanacak. tamam kürk mantolu madonna en büyük aşk romanınız ama "raif efendi" olmayı bir de bu gözle görmek lazım belki de...

veya nerede olursa olsun yok sayacak geçmişini, yaşadıklarını, kaygılarını...

almanya gündemini takip edip tatort seyredecek, yabancılar hakkında genellemeler yapıp euro krizine kafa yoracak, kenara para atıp bulduğu uygun "last minute" ile mallorca'ya gidecek misal.

ve "evet" diyecek, "içip içip huzursuzluk çıkartıyorlar... hem trafik kazaları, sağlık sorunları da cabası!"
"müslüman bir ülkede peygambere hakaret etmek de neymiş? çeksin cezasını tabii!" diyecek.

kalabalıkta eriyecek, yok olacak...

entegrasyon palavralarından sıyrılıp asimile olacak!

düşünmeyecek... unutacak.

huzur nisyanda. dır belki.

dedim ya...  yok sayacak geçmişini, yaşadıklarını, kaygılarını...

"ignore" edecek. "ignorance is bliss" budur belki hakikatte!

yok say.

yoksa...

yoksası zor!

1 yorum:

  1. unutmayalim hocam bir bina dikip ev sahipligi meslegini icra etmek de var kaderde, devir insaat devri. Para vermek ve düdük calmak arasindaki dogru oranti memleketin sizilarini aliyor sanki

    YanıtlaSil