korkma, sinmez!

bop, proaktif dis politika, stratejik derinlik, bölgesel güc, soft power, komsularla sifir sorun, akraba topluluklar...

tam olarak neye tekabül ediyorlar veya birbirleriyle ne kadar iliskililer, hangisinin birbiriyle alakasi bile yok, hangisi gercek, hangisi gercek üstü?

bilmiyorum.

bütün bu kelime kalabaliginin icinden "almancilarin" payina da "yurtdisi türkler" düstü.

belki olanlar, belki en azindan bir kismi iyi de hatta.

bilmiyorum.

sadece icime sinmeyenler var, söylemem lazim.

neden?

cünkü insan neyin dogru oldugunu bilmese de bazen, hatta belki cokcana... neyin dogru olmadigini bilebiliyor, en azindan hissediyor. sinmiyor iste, içine sinmeyenler. ve istikametinden korktugunda insan, bir tek sinmeyenlere güvenebiliyor. o kadar.

erdogan'in almanya'ya gelip ortaligi karistirmasi, davutoglu'nun westerwelle'ye cikismasi hosuna gidiyor bircok kisinin. anliyorum! ama beni kizdiriyor. her zaman olmasa da bazen.

erdogan "asimilasyon" derken "entegrasyon" derken neyi kastediyor merak ediyorum mesela. hani biri insanlik sucu, digeri ise almanya'da yasayan türkiye vatandaslarini tesvik ettigi "olgu" ya... nasil dolduruyor erdogan bu "olgu"nun icini acaba? entegrasyondaki "ast-üst" iliskisinin basbakabi rahatsiz etmisligi vaki midir? "leitkultur" ne demek kendisi icin? burada yasayan türkler hangi "lightkultur"e tutunarak o "leitkultur"de kaybolmadan var olabilecek diye düsünmüs müdür mesela?

sahi "devletimiz" ne biliyor burada yasayanlar hakkinda? yillar önce terk ettigi babanin birden ortaya cikip esip gürlemesinden ne kadar farkli "devletlülerimizin" yaptigi? yillarca itilip kakilmis, sirtini sivazlanayi olmamis evlatlarin bir kismi tav olabilir babanin tavrina, ki en cok da onlari anliyorum. fakat isin "hakikatine" ne kadar temas ediyor "baba"nin yaptiklari?

nsu, jugendamt, yanginlar...

calakalem gecistirilecek mesele degil hicbiri.

üzerine kafa yormak, konusmak gerek. hal-i pürmelali orta yere dökmek gerek.

amacim etraflicana bu konulara girmek degildi, hala da degil.

zaman avrupa'da yayinlanan su haber, buralara getirdi beni:

milletvekilinin istekleri kafama takildi. ne de güzel siralamis degil mi vekilim? nasil da kulaga hos geliyor!

- türk cocuklari bakimevlerinde bir arada koruma altina alinmali...

- baslarindaki pedagoglar ve psikologlar türk olacak...

- cocuklar tamamen kendi kültürlerine göre büyüyecek...

- kizlar farkli evlerde, erkek cocuklari farkli evlerde bakim altina alinacak...

- yemekler islami usullere göre verilecek ve cocuk yetirtirilirken türk örf ve adetlerine uygun yetistirilecek...

okuyunca aklimdan hemen su gecti: "bunlar saglanacaksa jugendamt bütün cocuklara el koysun, hatta türkiye'deki cocuklari da yollayalim buraya!"

belki birileri safi iyi niyet, safi caba; bilemiyorum.

ama benim durdugum yerden "almancilar" umursanmamaktan siyasi malzeme olmaya terfi etmis gibi görünüyor siklikla.

alisigiz ne de olsa: "das sein" türk varligina armagan olsun, geriye "das nichts" kalsa da olur. macht nichts!

["erdogan'in listesi"nde sartre yoktu ama, bu seferlik idare eder umarim]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder