Intermultitranskultur Magduriyet

Birkac yil önce, bir muhabbet esnasinda söyle bir tespitte bulunulmustu: Almanya'da Migration (göc) ve ya ökoloji-organik beslenme üzerine yazilacak her kitap bestsellerdeki yerini alir.
Son yillarda Almanya'da yasayan türklerin biyografi tarzinda yazilmis kitaplarinda enflasyoner bir artis var. Tarihi olarak bakildiginda kollektif hafizanin idame ettirilmesi ve misafir iscilerin geldikleri zamandaki sartlara isik tutmasi bakimindan yazilmis cok iyi kitaplar var. Bu tür kitaplar sadece Almanya'daki sartlara isik tutmakla kalmayip, ayni zamanda Türkiye'yi de cok iyi anlatiyorlar aslinda. Emine Sevgi Özdamar'in kitaplarini bu baglamda cok begenirim. "Halic'teki Köprü" adli kitabi zamanin Almanya'sini ve Türkiye'sini magduriyet perspektifine girmeden son derece yalin ve anlasilir bir dil ile gözler önüne serer, ki yazarin magduriyet (Opferrolle) adi altinda niteleyebilecegi bir cok sorunu da vardir fakat böyle bir role siginmamaktadir.

Latince "narrare" yani "anlatmak" kökünden gelen ve diaspora ile tamamlanan "Narrative Diaspora" göc kaynakli sorunlarin görünür hale getirilebilmesi ve irdelenmesi icin cok önemli bir rol üstleniyor (üstlenmek zorunda). Son yillarda diasporamizin ürettigi göc biyografileri tadindaki kitaplarin hemen hepsinin ortak bir özelligi var: Arasinda (zwischen) baglaci! " Iki kültür arasinda ben", "Almanya ile Anadolu arasindaki sandalye", "Ne orada ne burada, arada" vs. Bu tarzdaki cogu kitabin bir diger ortak özelligi ise kendilerine post-modern bir magduriyet yaratan üst bir sinifa "Beyaz Almancilar" diye de tabir edebilecegimiz bir zümreye ait olmalari. Isin garibi böyle biyografik calismalarda deginilen konularin adaptasyon ve entegrasyondan baska, hayati önem tasiyan bir cok problemin yanindan bile gec(e)memeleri.

Post-modern magduriyet demisken, bu davranis bicimi Neukölln Belediye Baskani Buschkowski tarafindan da cok iyi analiz edilmistir. "Sie können aber gut Deutsch." ifadesine sinirlenen her insanda biraz bu post-modern magduriyet vardir tespiti cok da iddali bir tespit olmasa gerek.
Bu post-modern magduriyetin beraberinde getirdigi bir sorun var. Bildungsinländer diye tabir edebilecegimiz ve göc kaynakli bircok sorunun söylemlestirilmesine kafa yorabilecek kapasitesi olan bir cok insanin, daha cok tribünlere oynarken, kendilerini gercek göc sorunlarinin yasandigi cevreden soyutlamalari. Bu illuzyoner magduriyet sonucunda gercek göc sorunlarinin gözardi edildigi kanisindayim. Bu abi ve ablalarin sokaga inip, gercek magdurlara destek olmalari halinde göc ikliminin degisecegini düsünüyorum. Zira magduriyeti sizinkine bin basacak binlerce kisi var.

"Oturdugunuz sandalyenin ayaklari bereketli topraklarda bulundugu sürece, bir ya da iki sandalyede oturdugunuzun pek bir önemi yoktur!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder