Oyuna gelmeyin, bizim oyuna gelin

Haftaya oyunumuz var. Bu oyun ne faiz lobisinin oyunu, ne dış mihrakların; has mı has, öz mü öz bizim oyun vallahi.



Son zamanlarda bir miktar yazı yazmalardan uzak kaldıysam, direniş uykusuzluğuna "Posterin çıktısıöeğah" diye uykumdan fırlamalarım eklendiyse, hepsi bu bu oyunun suçu işte. Başta her şey kolay olacaktı, bir kısa oyun yazmıştım, geçen senelerde başka oyunlar yönetmiş olan bir hatun kişi oyunu beğenmiş, Freie Uni çatısı altında kendi oyunuyla beraber sahnelemeye kalkışmıştı. Ancak 27 (28 de neymiş) senede öğrendiğim bir şey varsa şudur: İyi bir şey oluyor gibiyse, muhtemelen olmayacaktır. Nitekim öyle de oldu. Mart ayında provalar başlamadan, ben iki gün sonra İstanbul'a uçmak üzere biletimi almış, hazırlığımı yapmış iken aynı hatun kişi "Çok üzgünüm ama ben psikiyatri kliniğine yatıcam, senin oyun da yalan" mealinde bir şeyler deyiverdi. Zaten yazdığım oyunu akli melekeleri yerinde birinin beğenmeyeceği belli olduğundan, tam oldu. "Yeaa neyse napalım" ile "Mnskym" arası bir hüsrandan sonra, bir aylık İstanbul kürümün ve başladığım deli ilaçlarının da etkisiyle, "Ne kaybedicem, hadi bari ben yapiym" demiş bulundum.

İşte o noktada bana yardım etmesi için daha önce oyun yazma/yönetme deneyimi olan bir arkadaşı ikna etmekten, haftalarca oyuncu aramaya, tabir-i caizse kalça loblarım ayrılana dek insan peşinde koşmaya varan bir maceraya atılmış bulundum. Bu sırada haftalarca prova yaptığımız aktör bir gün mesaj atıp "Ben iş buldum, oyunu bırakıyorum" mu demedi, aktristlerimizden biri hastanelere mi kaldırılmadı, halen baş aktör olan oyuncumuzun eşinin her an doğurabilecek kadar hamile, hashamile olduğunu mu öğrenmedik (Mesela kendisi oyun gecesi doğurmaya başlarsa oyunun iptal olacak olması gibi şahane olasıklar var ama pozitif düşünüyoruz, new age, kuantum, buddha, amin).

Şimdi buraya "Yani çok güzel bir deneyim, çok şey öğrendim, bu bir takım çalışmasııı:)))" falan yazmak isterdim ve harfi harfine de doğru olurdu ama an itibariyle daha ziyade "Yok la bi daha oyun moyun!" gibi hisler içindeyim. Yönetmek ve organize etmek olayları anksiyeteli kişiliğimle zerre örtüşmediğinden BUNLAR HEP MİDE ASİTİ olarak bana dönmekte.

O yüzden, hazır midemi elime almışken BU OYUNU KAÇIRMAYIN. İki halde de büyük şov var, ya her şey yolunda gidecek ve güzel bir gece olacak yahut her şey çığrından çıkacak ve ben histeri krizi eşliğinde performans sanatı sergileyeceğim. Bir tür win-win situation.

Her şey bu 40 dakika için.

Oyunun konusu hakkında da iki kelam edip bitireyim, zira adeta kendi yazımı sabote etmiş bulunuyorum. Velhasıl bu sene yazı grubumuzla bir "Berlin Masalları" projesi yapalım dedik. Bu oyun da projenin son ayağı olarak, Kırmızı Şapkalı Kız'dan esinlenilmiş bir hikaye. Ama durum bildiğiniz gibi değil, kızımız, nam-ı diğer Red, Oranienburgerstrasse'de bir fahişe olarak çalışmakta. Olaylar ise müşteri bulamadığı bir Noel gecesi vuku bulmakta.

Gelin, beğenmezseniz paranız iade! (Zira giriş ücreti yok)

Pazartesi, 8 Temmuz, 19.00
Çarşamba, 10 Temmuz, 19.00
John-F-Kennedy Institut Berlin
Lansstrasse 7-9, bodrum katındaki Cafete

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder