biz alamanya'dayken



blogumuzun atamasi yapilmayan yazarlarindan pnarimu "izne gittigi" memleketi bursa'daki izlenimlerini not etmis, buyrun! en nihayetinde, alamancilasiyoruz mütemadiyen.

***

6 aydir memlekete gelmiyordum; berlin memlekete içerik olarak uzak olmasa da, mesafeler ve sınırları hepimizin malûmu. bu yüzden ben alamanya'dayken alıştığım şeyleri; hiç yoktan ilk 2 gün yokluklarını veya farklı uygulamalarını garipsememi yazmak istedim.

- panik yok; pazar günü de marketler, dükkanlar açık

- daha da rahatla, 8'den sonra da dükkanlar açık, gece 12'ye 1'e dek yolu var.

- ben türkiye standartlarında bir boya sahibim kadın olarak, ki bu da kaldırım yüksekliğinin bacak boyuma eşit olması demek.

- kırmızı ışık çat diye yeşil, yesil çat diye kırmızı oluyor. aman dikkat !

- trafikte kayıtsız şartsız üstünlük arabanındır.

- dolmuş hariç her yerde kredi kartı geçer.

- herkes sabırsızdır, 2 saniye beklemeye tahammül yok. bunu uçak vatana inince pasaport kuyruğundan itibaren anlayabilirsin.

- pratik zekayı hatırlarsın! market önünde hangi sodayı alsam diye tartışıp karara varırsın, içeri girdiğinde sodan hazir bakkal amca tahsilatı beklemektedir.

- bisikletin ve sahipli kedi kopeğin sokaklarda çok da esamesi okunmaz.

- yokuş çıkmayı hatırlarsın.

- güneşi selamlar ve güneş gözlüğünü ararsın.

- kadınsan laf yemeyi hatırlarsın. not : pelin batu gibiyseniz yediğiniz laf ve bakışları italyanca düşününüz.

- erkeksen; bıyık bir üniforma olmuş hemcinslerinde hep göreceksin şaşırma.

- toplu ulaşım, ona ulaşabilmişin yanına kâr kalıyor. yani metro kısacık, bir yerden bir yere gitmek zor.

- herkesin acelesi var; dakikliğin kullananı yok.

- her yer çocuk ve hepsi var gücü ile ağlayıp, tepiniyor; anneler çaresiz. şimdilik bu kadar.

3 yorum:

  1. Merhabalar keyifle okudum ve garip seyler hissettim bizler Buyuk Britanyanin mahkumlari olarak aslinda bizler degil ben demeliyim :) Ingilterenin Gloucester sehrinde yasayan biri olarak burada Turklere ,her turlu cakalliga , sark kurnazligina hasret kaldim :) bizim burada cok fazla Turk yok oyle enseye tokat , kafa kol muhabbeti yapacak kimse yok : kisacasi ben ozluyorum ciddi ciddi.
    Britanya da acik ceza evi gibi hissettiriyor insana :)

    Aldim sonunda kralicemin Britanyasinin vatandasligini ve pasaportunu, tursusunu kuruyorum kurmasinada bir dusunce filizlendi aklimda . Artik cift vatandasim hem Britanya hemde anli sanli Turk :)

    Bu blogun hem sahibi hemde yazarlari olarak bir fikir danisayim dedim , oncelikle Turkiyede yerlesmek istemiyorum simdilik oyle Avustralya yada Yeni Zelanda da demeyin bana gittim kaldim Avustralyada sevemedim cok uzak garabet.
    Derimki soyle gelsek hanimla yerlessek Alamanyaniza nasil olur ? Berlin mesela ? soyle bizim Turk mahalleleri nin oldugu yerler . Komsularimiz olur kahvaltilar yapariz , ziyaretler olur , olurda olur hayat iste.

    Olur olurda hayat nasildir ? yasam sartlari ? ekonomi , pahalilik vs ? is bulabilirmiyiz gecim nasil olur ? genclesmiyoruz neticede yaslaniyoruz git gide .
    Blogu samimi buldum yazilari okuyorum ironi, saka , realite derken hayatin taa kendisi iste . Ama benim yazdiklarim ironi degil realite . Kalbimi acip yazayim dedim sizlere yazayimda fikirlerinizi alayim .

    Blog sahibi ve yazarlara basarilar kaleminize zeval gelmesin .
    Saglicakla kalin.

    YanıtlaSil
  2. Yazı sahibi olarak ilk önce ben bir yorum yapmak istedim, benden sonra diğer yazarlar da cevaplarlar diye düşünüyorum.

    Öncelikle ben 2,5 seneyi de aşan bir süredir Berlin'de yaşıyorum, öğrenci olarak. Cevaplarım sizin kafanızdaki bu soru işaretlerini giderir mi bilmem ama bir başlayayım bakalım.

    - Berlin'de o özlediğiniz Türk topluluğunu -kurnazlık/çakallık da mevcut- tecrübe edebilirsiniz. Sayıca diğer gurbet şehirlerine kıyasla maşallahımız var. Hatta Başkonsolos'un tweet'ine göre
    "A. Başar Şen :
    @hasanvonkeyif @pnarimu Fazla #Berlin reklamı yapmayalım. BK'mızın vatandaş kapasitesi doldu. 2016'dan sonra filan olabilir... :) kapasiteyi zorluyoruz :)
    popülasyon dışında hasret kaldığınız -kokoreç ve midye dolma- dışında her şeyi bulabilirsiniz, Türkçeyi her yerde rahatlıkla duyabilir, dükkan isimlerini Türkçe görebilirsiniz. Komşularla kahvaltı, ziyaretler artık sizin sosyal çabalarınıza bağlı !
    -Şunu hemen belirteyim Berlin ucuz bir şehir." Kime göre? Neye göre? " derseniz kesinlikle ucuz Britanya’ya göre. İlla para harcayacağım derseniz, Michelin yıldızlı lokantalar da mevcut, düz beyaz tişörte 3 asgari maaş isteyen dünya markaları da. Ama kira, gıda, ulaşım gibi kalemleri Britanya ile karşılaştırırsanız , hem pound / euro paritesinden ötürü, hem de genel fiyatlandırma da "pahalı" diyebileceğiniz bir sınıflandırma Berlin için söz konusu olamaz diye düşünüyorum.

    - Berlin bence Avrupa'da ama ruhu,kafası bu kıt’a ya ait değil. Daha önce turistik amaçlı gittiğim diğer şehirlerle karşılaştırınca bunu hissettim. Büyük bir şehir, ama kendi içinde ayrı bir dünya. Londra gibi metropol ama o kadar kalabalık değil, mahallelerin kendine has oturanı, yaşayanı var ama getto da dedirtmezler kendilerine. Sadece aynı tren hattı üzerinde giderken şehrin mimarisi size 2-3 ülke değiştirmiş hissiyatını sunar önünüze. Bu yüzden her şeyden azar azar, ortaya karışık sunar önünüze (cem yılmaz esprisinin hakkını/referansını veriyorum burada).

    -Gelelim diğer bir noktaya , şehir de Türkçe ve İngilizce bilerek yaşamak mümkün ki en güzel örnek benim. Ancak şahsi fikrim kişinin kendini daha güvende ve huzursuz hissetmemesi için Almanca şart.

    - İş konusunu da diğer yazarlar anlatsın,daha iyi açıklarlar; öğrenciyim sonuçta .

    Sözün özü benim için Berlin bir geniş zaman şehri. Eski, yeni(en yeni), retro, muhafazakar vb. herkes aynı zamanı yaşıyor, istediğini, istediği yolla...
    Bunu anlayabilmek için şehrin sadece son yüzyıldaki tarihine bakmak bile yeterli sanki? 2 dünya savaşını takiben 2 farklı devlet ve rejim aynı şehirde...
    Sonra Batı Berlin'in gelen "misafir"leri var, Türk/İtalyan/Yunan/Yugoslav... Aklıma geldi "gastarbeiter" (misafir işçi) deyince;
    Bektaşi tekkelerinde, tekkeye gelen misafirler 3.günden sonra artık misafir sayılmazlarmış. Onların görebilecekleri yerlere bir süpürge veya başka bir işi çağrıştıran nesne konurmuş ki, artık anlasın misafirlik bitti o da bu tekkenin bir "kalan"ı. Berlin'in "misafir"leri zaten ilk günden tanışmışlar süpürge ile ama yine de "kadrolu misafir" olmuşlar. Sonra duvar gitmiş, kavga bitmiş ama, insanlar neyse o olarak kalmışlar. Doğu Alman'ı , Batı Alman'ı, Amerikalısı, Fransızı, İngilizi "kadrolu misafir"i dilleriyle, huylarıyla, binalarıyla kalmışlar...
    Ben ise Berlin'de bu "misafir"lik hissini çok da atamadım... Kulağıma çalınan, "bir gün yurda kesin dönüş" mirası mı beni böyle yaptı hala çözemedim, öte yandan Berlin de hiç kalk git demiyor, dedirtmiyor...
    Yani sözün en özü ve son kararım : "Bir Berlin var benden öte , Berlin'den ziyade.."

    YanıtlaSil
  3. Dokuz yıldır berlin de yaşıyorum. Bi tane türk komşum yok. Bu, tabii biraz da benim sosyal cevremle ilintili.. bir dolu türkiyeli arkadaşım var.

    Yani kafanıza göre insanları bulabileceğiniz ve küçük bi yer berlin yüzeysel olarak. Bu da insanlar istediklerinde daha sık görüşmenin olanağını sağlıyor. Yalnız burda bi "cok meşgulüm" hastalığının da varlığını unutmamak lazim. Çoğu evli barkli aile, daha cok kendi akraba çevresinde falan takilyior gozlemlerimce. Bu da size gelmez tabii ki.

    iş piyasası nanay olabilir. Ne işle.meşgul oldugunuzla ilintili. Bu memlekette eğer kalmak istiyorsanız ve öğrenci değilseniz, almanca bu saatten sonra şart.

    Kiralar yükseliyor ama sizin memleketinizdeki kadar yükselmesi daha olası değil sanirim :) maaşlar cok yüksek değil berlin de ama dediğim gibi, olay ne iş yaptiginiza bağlı.

    Kültürel, sosyal ve politik alanda berkin insana cok sey verebiliyor. Almasını bildin mi, güzel şehir. Hem havalar da kötü. Cok yabancılık cekmezsiniz.


    arada isyanımi da belirteyim: bekarlar gelsin arkadaş! Kasjjdjdjd

    mobilden yazdım. O yüzden saçma kelime düzeltmeleri olmuş olabilir. Takmayin.

    YanıtlaSil