system.out.println ("hallo ween!");


cumartesi aksami evden cikip zigan aldi ile beraber cake'e gidecektik aslinda. kreuzberg'de bir cumartesi gecesi icin fazlasiyla sade, yaraticilik gerektirmeyen ve sürprize acik olmayan bir plan. ama iste to simple to come true!

zigan aldi'ye ulasamayip cake'te isbasi yapmis oldugunu ögrenince "cafe kotti'de soluklanalim bari!" dedik ama oturacak yer bulamayinca adalbertstraße'ye attik kendimizi. mahallede tur atmaya niyetlendigimizde gecen gün ilk defa girdigimiz 19'da ilanini gördügümüz halloween partisini hatirlatti mehmet. "e hadi bakalim!" diyerek o tarafa yürürken yolumuzun üzerindeki orientmusikhaus'a ugrayip kahvemizi ictik, bayram sekerinden nasiplendik. bu sirada da abinin hindistan'dan aldigi burgulari türkiye'ye satisinin hikayesini ve brenna maccrimmon ile olan ahbapligini dinledik. ayrica "obst döner" kavraminin mucidi wonder waffel'in o saatte dolu olduguna da sahit olduk. sonunda yolumuzu dogrultup 19'un kapisina geldigimizde iceriyi zombilerin doldurdugunu görüp girmemeye karar vermistik. kapinin kenarindan elini uzatip beni bogmaya calisan hortlak polis, daha sonra pek bir sevecen sekilde bizi kilik kiyafetimizin "normalligini" umursamadan iceri davet etmeseydi bu kararimizda sebat gösterirdik. "ne kadar da zombi, bir o kadar gastfreundlich!" diyerek iceri girmemizde havanin soguklugunun da payi oldugunu söylemek gerek.

bir "euphorie" ile iceri girdim ama iceride bir ürperti aldi beni, bir gerildim ki sorma. kafasina baltayi geciren, yanagindan bicagi sokan gelmis arkadas! zamanla müzik esliginde cosanlari görünce ilk basta "zombi de olsa insan insandir!" dedim ama yillarin "ötekisi" ben, öteki olmak neymis halloween partisinde anladim. sirf insan diye bu kadar mi dislanir insan!

mehmet gittikten sonra bir müddet daha dayandim, sonrasinda kendimi yine sokaga attim ama etraf amerikan korku filmlerini andiriyordu. gecerken tuvaletini kullanmak ve bir göz atmak istedigim trinkteufel'daki müsterilerin sadece ufak bir kismi ecinnilere karismisti ama mekan dizayni ile "gecenin ruhu"nu yakalamisti. oradan cikip bateau ivre'e ugramaya karar verdim. smyrna'nin yanindan gecerken "aha burayi da basmis zombiler!" diyecek oldum ki, icerdekilerin her zamanki makyajlari ile oturduklarini fark ettim. orada oturan bir grup arkadasin gayhane'ye gitmek üzere hazirlanmakta oldugundan habersiz bir sekilde bateau'ya girdim, ki onlarla beraber mekani terk ettigimde iceride gecirdigim süre 5 dakikayi bulmamisti.

gergin baslayan gecede uzun bir aradan sonra tekrar gayhane'ye gitme fikri fena gelmemisti. "bakalim kapida ariza cikaracaklar mi?" diye düsünürken daha önce "sind sie schwul?" diye soran ablanin "ich weiß, die frage kling blöd aber ich muss fragen. wissen sie, was für eine party drin stattfindet?" kivamina gelmis olmasina sevindim. bütün halloween nümayisinden sonra gayhane'de kendimi oldukca rahat hissettim. zebanilerden kacan mahalleli oraya siginmis gibiydi ve cogu kurtulmus olmayi öpüserek kutluyordu.

ve iceride suna kanaat getirdim: toplumun temel yapi tasi halaydir!

fotograf: berlin dungeon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder