hegel'e gel hergele!

daha önce "asimilasyon insanlik sucudur!" sözü ile almanya'da gündem olan erdogan bu seferki ziyaretinde her zamanki "almanca ögrenin, entegre olun!" cagrisini yanina ekledigi "hegel, kant, goethe" üclemesiyle ses getirdi! sayesinde son zamanlarin popülerlesen ilcesi neukölln'ün popülist belediye baskani buschkowsky'e bu vesile ile maruz kaldik, sagolsun!

tayyip'in asimilasyon ve entegrasyon gibi kelimlerden ne anladigini, bunlar üzerine tam olarak ne düsündügünü merak etmiyor degilim. okunmasi gereken türk yazarlar olarak kimleri gördügü, türkiye'de yasayanlarin hegel, kant ve goethe'yi anlamasinin gerekliligi hakkinda ne düsündügü, bunun icin yürütmenin basindaki insan olarak bu kadar süre icerisinde neler yaptigi, almanya'da yasayan türklerin kimi okudugu/okumadigi fikrine nasil ulastigi... sorular cogaltilabilir.

erdogan'in konusmasinda bu üc ismi saymis olmasi konusunda söylenebilecekler var tabii ki. cogu da söylenmistir simdiye kadar muhtemelen.

goethe'nin dogu bati divani, hegel ile kant'in "idealizm'i de savunmakta" olmasi vesaire... ooo acikcasi der o!

erdogan'in almanya ziyaretinde yaptigi bir konusmanin büyük bir itina ve hassasiyetle, üstünde düsünülerek hazirlanmis olmasi beklenir. fakat bu üc isim hususen zikredilmis olabilecegi gibi, olmayabilir de...

bunu benden duyunuz, ben ki evet arnavutum.
baska birsey diyemem... iste perisan yurdum!
m. akif ersoy

annem telefonda "tayyip bugün arnavutu da saydi." dediginde neyi kastettigini anlayamayinca "nasil yani?" diye sormam icap etti. genelde birseyi anlayamayinca sormak, sorusturmak gibi bir huyum var. meger televizyonda "kardeslik türküsü" tadindaki konusmalarindan birini yapan tayyip "türküyle, kürdüyle, cerkeziyle, laziyla..." diye basladigi listeye o gün arnavutu da eklemis, bizimkilerde ekranlari basinda mutlu olmuslar. "bazen saymiyor!" dedi annem alingan bir ses tonuyla. "hergele necip arsiz karisini kesip rendeledi!" benzeri dahiyane cümlelerimizden bir tane de bu konusmalar icin hazirlasa ya, su kadini üzmese!" diye düsündüm önce, hemen ardindan "ama konusmanin akiciligini bozabilir." diye tayyip'e arka cikar halde buldum kendimi. viran olasin reel politik!

***

die deutschen tun nicht viel, aber sie schreiben desto mehr.
[...] das sinnige deutsche volk liebt es zu denken und zu dichten, 
und zum schreiben hat es immer zeit.
es hat sich die buchdruckerkunst selbst erfunden, 
und nun arbeitet es unermüdlich an der großen maschine. [...] 
was wir auch in der einen hand haben mögen, 
in der andern haben wir gewiß immer ein buch“
(menzel, 1828).

almanya'nin "das land des dieter bohlen" olmadan cok cok önce "das land der dichter und denker" olarak adlandirilmasi wolfgang menzel abinin bu sözüne dayandirilir. anne louise germaine de staël abla da 1813 yilinda yayimladigi "de l'allemagne" kitabinda almanlardan siir yazan ve düsünen insanlar olarak bahsediyor. eee, ne de olsa "wer, wie, was / wieso, weshalb, warum / wer nicht fragt / bleibt dumm!"

sairin, düsünürün harman oldugu memlekette birkacinin ismini cümle alem icinde kullanmaya kalkismak sikintili bir is anlayacaginiz.

yazima burada son verirkene, bir dakika doktor bey geliyorum.

demem o ki...

sen beni öpersen belki de ben fransiz olurum.
ama buna ragmen türkler sadece türk yazarlari degil, arnavut yazarlari da anlamalilar.
- berlin'dekiler dahil.


ayrica skalayi sadece düsünür ve yazarlarla sinirli tutup bizi schlager ile olsun, tokio hotel'le olsun yüz göz olmak durumunda birakmadigi icin erdogan'a hususi tesekkürlerimi sunmak da boynumun borcudur.


son olarak... [30 dakikanin icinde marx da var, hadi yine iyisiniz!]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder