Kadının Adı Yok

Bu sefer gerçekten kadının adı yok.

Son 10 gündür twitter, facebook ve uluslararası basında çıkan her türlü direniş haberini okurken uyuyakalıp bir kaç saat sonra n'olur daha da kötü bir şey olmamış olsun diyerek kendiliğimden uyanarak elimi telefona atıyorum. Yasak olanın cazibesi ne kadar fazla ise inanın uzak olmanın içinizi yakması da bir o kadar derin.
En son 17 ağustos depremi için gündem hiç değişmeden günlerce bahsedilmişti benim hatırladığım.
Gezi parkı direnişi de bir deprem, şiddeti bilinmeyen bir sosyal deprem.
Kimse öngöremedi. Herkesin özellikle de iktidarın rehavete en çok kapıldığı anda geldi. Bir kaç agacti, 3-5 çapulcu idi; hepi topu...

Ama yazın ortasında İstanbul'un göbeğinde 200 kişilik bir kar topunun; sadece 2 gün içerisinde bütün kutupları kendine katan bir çığa dönüşmesini hangimiz bekliyorduk?
Yazanı, çizeni, konuşanı ve hala anlamayanın çok olduğu bu toplumsal hareketi an be an izliyoruz, nefes almadan...

Hele biz uzaktakiler gerçekten oturup izliyoruz...

Gerçek olduğunu bildiğimiz, tanidigimiz karakterlerin baş rolü oynadıkları; yakarışlarını ezberlediğiniz rollerin eşit dağıtıldığı ; kimi zaman gülerek kimi zaman aglayarak yürüdüğümüz sokakların, meydanların da set olarak kullanıldığı bu filmi 3000 kilometre öteden içimiz yana yana izliyoruz...

Bu da bambaşka bir yazı konusu aslında...

Neyse ne diyordum? Hah Gezi Parkı! Diren Gezi! Diren Ankara! Diren Hatay! Bunlar besmele oldu dilime...
Tamam bunlar degildi diyeceklerim. Günde 4 miting değil ama biber gazsız, copsuz kavgasız, hakkını vere vere 10 günde 4 eylem yapınca insan tekrar etmeden duramıyor direnişi!
Dili sussa insanın; gözünü kapatınca da bu gördüğü fotoğraflar geliyor hani şu TOMA'nın ıslattığı dans eden genç kadın; hani şu gençlere evden dolma yapıp getiren ve dagitan teyze , hani şu kızılayda sevgilisini öpen genç kadın, hani kırmızı elbisesi ile gaz yiyen kadın, hani şu en önde duran, en önde koşan, hani hani... Hepsi işte...


Bu kadınların hiçbirinin adı yok!
Kendileri orada!
Kendileri en önde!
Onların bedeni ve onların karari en onde durmak ! Onların kararı o TOMA'nın önünde durmak, onların kararı barikatta beklemek, onların isteği aşklarını bu direnişte yaşamak, onların düşüncesi 3-5 çapulcuyu evladı bilip ne yiyip ne içtiklerini önemsemek!

Kadınların direnişi çok güzel... Kendileri gibi, duruşları gibi...
Onlari izlerken;  bana verdikleri umut, onların yanında olamadığım için yaşadığım hüzün, yedikleri her bir cop, her gaz bombasi ve tazyikli su için hissettiğim acı, en ilginç, en ağır hissiyatımdı bu hayatta.
Onlara teşekkür etmek gerek. Onlara yardım etmek gerek. Onları alkışlamak gerek .

Ve onların adı yok.
Bu sefer Türkiye'de kadının adı yok kendisi var!
Sokakta, özgürce, mutlu, gururlu bir şekilde kendisi var!
İyi ki var!

1 yorum:

  1. sağda solda sürekli umutsuz, sinik, reel-politik takılan arkadaşlara dilim döndüğünce küçük kazanımların, kıvılcımların öneminden bahsetmeye, ölü toprağının atılmış olmasının kıymetini anlatmaya çalışıyorum. o kazanımlardan bir tanesi de bu işte, bu yazıda anlatılan şey. memleketin tamamında, sol kültürün belli bir kesiminde egemen olan o lüzumsuz, tepeden bakan tavır, o vıcık vıcık "bizim kadınlarımız" yaklaşımı belki bir ölçüde ortadan kalkacak artık. bu eylemin en güzel yanlarından biri polis zulmüne rağmen uzaktan bile soluyabildiğimiz şenlik havası, bir diğeri de rol çalan, göğüs geren, önde duran kadınlar.

    YanıtlaSil