on bir adamın kocaman'ı

on bir bir ona yakışırdı bu kadar,
 on bir adamın kocaman'ına.

bugün bir vakit önce ekşi'ye yazdığım bir entry'i paylaşma vakti. ne de olsa gün biraz berlin, biraz fenerbahçe, biraz aykut kocaman, biraz lefter.



evden cikip potsdamerstaße üzerindeki wettbüro'ya girdigimde macin 15 dakikasi geride kalmisti. oturup seyretmeye basladim. fenerbahce gayet iyi oynuyordu ve stoch ve caner oldukca istekliydiler ayrica takim özellikle bu iki oyununun katkisiyla hizli oynuyordu. tribünler de gayet doluydu, enerjileri yerindeydi. mücadele devam ediyordu, mutlu oldum. stoch'u izlerken alex'ten sonra onun pozisyonunda oynarsa takima katabileceklerini düsünüyordum. alex kadar asiste yatkin ve yaratici degildi ve hizli düsünemiyordu. bu bazi pozisyonlarin harcanmasina sebep olsa da yasi, dripling hizi ve mücadelesi gibi artilari vardi. biraz sanssizlik, biraz son vurus beceriksizligi ve bienvenu'nün de katkilariyla bircok pozisyon heba oldu. 


devre arasinda "aslinda ilk yari kopmasi gerekirdi bu macin. deplasmanda o kadar pozisyon bulup, oyuna hakim olup soyunma odasina 0-0 gitmek resmen yazik." diye düsündüm ve dolanirken bir de hüsayin abi'yle karsilastim wettbüro'da. kaldigim yurdun yanindaki cafe'nin sahibi eski tribüncülerden engin abi'nin yaninda tanistigim antalyali hüseyin abi. her zaman yaptigi gibi "sen buradaysan kesin puan kaybederiz." dedi, "cok kirici oluyorsun abi." dedim, güldük. kollu makinelerin basinda lafladik biraz ve ikinci yari baslayinca yan yana oturduk. masanin diger tarafinda oturan adam bir kupon yapmis, bir arkadasi "sen cikma oradan bosuna. hüseyin sanslidir, ver o yatirsin!" deyince o da "iyi abi, sans getirirsin insallah!" diyerek yatirmasi icin hüseyin abi'ye uzatti. hüseyin abi de gülerek "asil balli bu!" deyip gülümseyerek bana uzatti. ask olsundu hüseyin abi, hala üzerime oynuyordu. sonra gelen gol, kacan pozisyonlar, yenen gol, bozulan moraller ve harcanmis olan firsatlara daha bir hayiflanmalar...

maca recep niyaz girdiginde hem sevindim hem de "ah be aykut hoca, su cocugu niye bu macta bu dakikada aliyorsun oyuna!" diye söylendim. gencleri daha rahat maclarda/anlarda sürüp kazanmanin daha dogru oldugunu düsünüyordum. icimden de "insallah gol atar veya maci cevirir de büyük sansa dönüsür bu durum onun icin." diye gecirdim. macta hareketleri, kosulari bana ürkek geldikce "yapma be cocuk! saglam bas! korkma... üzerindeki formanin kiymetini bil, lefter'in cubuklusu o!" diyordum. gol bulmamiz gereken maclarda her zaman oldugu gibi dakikalar hizla tükendi. en son volkan serbest vurusa sebep olunca ve itirazlar sürerken "birakin abi hemen kullansinlar. mac bitiyor zaten!" diye kizdigimi hatirliyorum bizim topculara. o sirada hüseyin abi de "yavastan cikalim." deyip giyinmeye basladi. montumu giydim, ayaklandik. hüseyin abi hizla yürürken ben cikisa yakin durdum. meshur antep macinin devre arasinda mac 0-3'ken kankam "cikalim mi?" diye sordugunda "bir de mactan cikip avcilar'a gidecegiz harbiden ya!" diye bir an düsünmeme ragmen "yok lan sonuna kadar buradayim!" demistim. simdi cikamazdim. "düdük calsin cikariz." dedigimi duymadi bile. gözüm süreye gitti, ben kapinin orada kaldim. son serbest vurus oldugunda biraz daha ortaya geldim. top ayaktan ciktiginda iyi bir orta degil gibi geldi bana ama oldu, gol oldu! sevincimi tanimadigim bir cocuga sarilarak kutladim ve sokaga firladim. saga sola bakinip potsdamerstrasse karanliginda hüseyin abi'yi göremeyince belki duyar diye bagirdim: "atti abi, fener atti!" herkes istedigini söyleyebilir macla ilgili. benim bu gece bana berlin'de bunlari yasatan herkese söyleyecegim birsey var: "eyvallah!"

[bitti hayat, doldu defter; rahat uyu kral lefter!]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder