At kafasi

Almanya`ya ilk geldigimde dikkatimi ceken konulardan biri de ister istemez irkcilik konusuydu. Almanlar ile cok hasir nesir olmadigimdan, konusulanlari da cok anlamadigimdan "Bu almanlarin neresi irkci" der dururdum. Daha sonralari okuldaki arkadaslarla konustukca, almancaya hakim olup olani biteni anlamaya basladikca durumun ne kadar vahim oldugunu daha net anlamaya basladim. Inanmasi güctü ancak neredeyse tanisitigim her "almanci" ögretmeni, arkadasi, esi dostu tarafindan agir sekilde dislanmaya ve asagilanmaya maruz kalmislardi. Oran yüzde 80`e yaklasiyordu. Yani neredeyse hepsi!

Bugünlerde Almanya, Bertelsmann Vakfi`nin her sene Avrupa`nin pek cok ülkesinde es zamanli ve düzenli olarak yaptigi "Religionsmonitor" isimli arastirmayi tartisiyor. 14.000 insan ile Avrupa`nin 12 ülkesinde düzenlenen arastirma, Avrupa`nin ve Avrupali`nin dine bakisini da yansitiyor.
Arastirma "Die Zeit", "Die Welt", "Die Süddeutsche Zeitung" gibi Almanya`da hatri sayilir pek cok ciddi gazetenin mansetinden paylasildi. Arastirmada öne cikan ve mansete cekilen ilk konu, cogu mesele hakkinda hemfikir olmakta zorlanan almanlarin, mesele islam ve müslümanlar oldugunda can ciger kuzu sarmasi olmalariydi. Her iki almandan birisi islami "tehlikeli" buluyor ve islamin "bati toplumlarinin deger yargilari" ve/veya "Almanya" ile örtüsmedigini düsünüyormus. Ispanyollarin %60`i, amerikalilarin %42`si, isvicrelilerin %50`si, yahudilerin %76`si islami bir tehdit olarak görüyormus. Güney koreliler de bu oran %16 ile en düsük seviyede iken Hindistan`da yasayan insanlar da %30`mus. Buna karsin hristiyanligi tehdit olarak gören türk vatandaslari %32 iken bu oran yahudilerde %27`de kaliyormus. Diger taraftan, farkli dini kimliklerin, toplumsal olgulara yaklasimi hakkinda ilginc bir bilgi de arastirmada göze carpiyor. Almanya`da homoseksüel ciftlerin evliliklerine karsi cikan katoliklerin orani %70 iken bu oran müslümanlarda %48`e düsüyor ("Meseleyi evlat edinme düzeyinde sorsalardi ne olur merak ettim dogrusu"-da2f).
Almanlarin islam ve müslümanlar hakkinda düsündüklerinin yaninda müslümanlarin da bircok konu hakkinda düsündükleri de Bertelsmann Vakfi`nin arastirmasinda yer bulmus. Arastirmaya göre müslümanlar, ateistlere kiyasla daha yardimsever bir portre cizmisler. Kendini müslüman addedenlerin %80`i, demokrasiyi "iyi" bir rejim olarak gördüklerini belirtmisler. Diger ilginc konu ise, her üc müslümandan birinin, "hükümetin karalari üzerinde islami fikir önderlerinin de katkisi olmali" diye görüs bildirmis olmalari.
Arastirmayi yayinlayan gazeteler, konu hakkinda farkli bireylerin de fikirlerini almak istemis olacaklar ki Zeynep Celik, Emel Zeynelabidin ve Joachim Swietlik`e mikrofon uzatmislar. Zeynep hanim; toplumda, özellikle müslüman cemaatinde, hissedilir oranda artan islam etkisinden dem vururken, arap kökenli annelerin veli toplantilarindaki gidalarin icerisinde domuz eti olup olmadigina daha fazla dikkat ettiklerinden yakinmis. Emel hanim ise Almanya´daki müslüanlarin topluma karsi olan görevlerinden ve sorumluluklarindan falan bahsetmis. Konumuzun alman muhattabi Berlin Pankow`lu bay Joachim ise aslinda dinlere karsi bir önyargisi olmadigini ama mesele mahallesine camii yapilmasi oldu mu, en ön safta yerini aldigini belirtmis. Boston saldirilarinda hicbir müslümanin ortaya cikip feryat etmedigini, müslümanlarin hep pispislandigini, politikacilarin meseleye politik olarak dürüstce yaklasmak yerine susmayi tercih ettiginden dem vurmus. Islamdan ve müslüman degerlerden rahatsiz olan bu sahis, isbu arastirma sonuclarindaki her iki almandan birini temsil ediyor aslinda. Bu bakis acisi, bana Almanya`ya ilk geldigimde karsilastigim dislanmis kitleleri hatirlatti bir anda. Müslümanlarin bu ülkeye "sonradan" geldikleri, o yüzden burada "ne varsa" ona uymak zorunda olduklarindan hareket eden, bu "günün birinde cekip gidecek" yabancilarin zapt-u rapt altina alinmasinin zamaninin coktan gectigini düsünen kafalar bunlar. Kisaca "at kafalari". Kac tanesinin sokaktaki siradan bir yabanciyla, bir müslümanla cay icmisligi var? Kaci acaba dudak büküp baktigi bu insanlar ile oturup adam gibi memleketi Almanya`yi kurtarmayi denemis? Kaci dövmeye ve birseyler ögretmeye calismadan bu insanlara yaklasmis diye merak ediyor elbette insan. Ama öyle ya kim bu kadar cok seyle ugrasmak ister ki! Her firsatta, almanca ögrenmeye ne kadar gönülsüz olduklari, alman sosyal sistemini nasil sögüslediklerini, domuz yemedikleri ve her yere cami yapmak istedikleri gibi tadindan yenmez hazir konular varken.
Elbette ki tüm sucu almanlara atiyor degilim. "Namus cinayetleri" ya da "Sosyal sistem asalaklari"gibi insani üzen olgulari göz ardi etmek istemiyorum. Bu tür sorunlari cözmek icin Almanya`da yasayan herkesin elini tasin altina koymasi gerektigini, bu konuda da "göcmenlere" önemli görevler düstügünü düsünüyorum. Ama bu tür sorunlarin "yabancilari dövmek" icin arac yapilmasini da artik yemedigimizi hatirlatmak istedim sadece.
Meseleler uzun ve cetrefilli elbette. Gelecege umutla bakmak icin sebeplerimiz var mi acaba diye düsündüm bir an. Imdadima gene ayni arastirmadaki "Müslümanlar hakkinda medyada olusan algi, gercektekinden daha mi kötü" sorusu yetisti. Almanlarin %71`i ve göcmenlerin %74`ü, alginin daha kötü oldugunu belirtmis. Arastirmayi yaptiran vakfin baskani hanim Liz Mohn ise tüm iyimserligi ile "Bizi ayirandan daha cok birlestiren faktör var" demis arastirmayi yorumlarken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder