bugün 14 mayıs ve bir nsu davası ile daha karşınızdayız. at izinin it izine karışması için dehşet şekilde bir çaba gösterilen ve zırt pırt saçma sapan dilekçelerle önü tıkanmak istenen bu davada, şimdi de hanımımızın av'katları "yerimiz dar geldi, oturma odasından salona geçelim" demişler. iyi halt yemişler. kimin neyi ne kadar yaptığı, devletin bu işte ne kadar yer alıp almadığını öğrenmeyelim de. ne olursa olsun!
geçtiğimiz günlerde türkiye'nin başına gelen ve acısını şuramızda duyduğumuz hatay-reyhanlı katliamına ilişkin cengiz çandar'ın ölenlere maliyet demesi üzere çıkan tartışmada, ekşi'de böyle bir yazı yazılmış "ama cengiz'ciğim biz öldük" diye.
şimdi bakıyorum da "hakimi işimize gelmedi" "odalara dar geldik" gibi dilekçelerle, bu ırkçı saldırılarda hayatını kaybeden insanların, duruşma salonlarındaki ailelerine yapılana bir türlü anlam veremiyorum...
senin yerin dar geliyor beate'ciğim; ama bak aşağıdaki adamlar bağırıyorlar sana:
"ama beate'ciğim, biz öldük" diye...
İsmail Yaşar, döner kebap büfesi sahibi, 9 Haziran 2005’te Nürnberg’teki dükkânında beş el ateşle başından ve kalbinden vurularak öldürüldü. 50 yaşında ve Suruçluydu. Tanıklar, olay yerinin yakınında davranışları dikkat çekici olan bisikletli iki adam görmüşlerdi, bu sayede katillerin robot resimleri çizilebilmişti. Bu olaydan sonra Federal Kriminal Polis Dairesi ağırlıklı olarak “kurbanların Hollanda’daki Türk uyuşturucu satıcılarıyla bir bağlantıları olduğu” ihtimalinden yola çıktı.
Halit Yozgat, internet kafe işletmecisi, 6 Nisan 2006’da Kassel de iki el ateşle başından vurularak öldürüldü. 21 yaşındaydı. Kafeyi, daha olaydan kısa bir süre önce babasından ödünç aldığı parayla açmıştı. Ayrıca, Abitur (lise bitirme) sınavına girmek için bir akşam okuluna gidiyordu. Yozgat, planlanmış olmadığı hâlde dükkanında bulunuyordu, yerine geç kalmış olan babası geçmiş olmalıydı.
(kaynak: meclis araştırma komisyonu)
bir sonraki yazıda, nsu'unun bombalı saldırılarına ilişkin kısa bilgiler verilecek...
geçtiğimiz günlerde türkiye'nin başına gelen ve acısını şuramızda duyduğumuz hatay-reyhanlı katliamına ilişkin cengiz çandar'ın ölenlere maliyet demesi üzere çıkan tartışmada, ekşi'de böyle bir yazı yazılmış "ama cengiz'ciğim biz öldük" diye.
şimdi bakıyorum da "hakimi işimize gelmedi" "odalara dar geldik" gibi dilekçelerle, bu ırkçı saldırılarda hayatını kaybeden insanların, duruşma salonlarındaki ailelerine yapılana bir türlü anlam veremiyorum...
senin yerin dar geliyor beate'ciğim; ama bak aşağıdaki adamlar bağırıyorlar sana:
"ama beate'ciğim, biz öldük" diye...
Enver
Şimşek, Schlüchternʼde bir
çiçekçi dükkânı sahibi, 9 Eylül 2000’de,
Nürnberg in doğusundaki ana yola
çıkış yolunun kenarındaki bir park yerinde, mobil çiçek tezgâhını kurmuş olduğu
yerde iki tabancayla edilen sekiz el ateşle vuruldu. İki gün sonra hastanede
öldü. Şimşek 39 yaşındaydı. Her iki suç aletinde, tüm vakalarda kullanılmış
olan Česká 83 tipi silahın yanı sıra, daha ayrıntılı teşhis edilemeyen 6.35
çaplı bir tabanca söz konusuydu.
Abdurrahim
Özüdoğru, 13
Haziran 2001’de Nürnberg’in Südstadt
semtindeki bir terzide iki el ateşle başından vurularak öldürüldü.
49 yaşındayıdı, Siemens’te vardiyalı işçi olarak çalışıp bunun yanı sıra
dükkânda yardım ediyordu. Adli soruşturmanın sonunda, Enver Şimşek cinayetinde
kullanılmış olan Česká 83 tipi silahın bu saldırıda da kullanılmış olduğu
ortaya çıktı.
Süleyman
Taşköprü, manav, 27
Haziran 2001’de Hamburg Bahrenfeld’te
babasının dükkânında iki değişik silahla edilen üç el ateşle öldürüldü. 31
yaşındaydı ve üç yaşında bir kızı vardı. Kullanılan silahlar, ilk cinayette
kullanılmış olan silahlar olarak teşhis edilebilmişti: Česká tipinin yanı sıra,
teşhis edilemeyen silah da mevcuttu. Hamburg polisinin yaptığı soruşturmaya
göre, Taşköprü nün Hamburg’taki
genelevlerin bulunduğu semtte arkadaşları vardı. Bu bilgi karşısında, hiçbir
sabıkası olmamasına rağmen organize suçlar çerçevesinde, bu üç kurbanla
bağlantılı olan bir suçun söz konusu olduğu tahmin ediliyordu.
Habil
Kılıç, manav, 38 yaşındaydı, 29
Ağustos 2001’de München Ramersdorf’ta
dükkânında öldürüldü. Önceki üç cinayetten farklı olarak soruşturmacılar, tüm
bundan sonraki olay yerlerinde de olduğu gibi bu olay yerinde de hiçbir kovan
bulamadılar. En olası suç nedeni ve bağlantıların açıklaması olaraksa hâlâ
uyuşturucu ticaretine ilişkin organize suçlar söz konusuydu.
Mehmet
Turgut, 25
Şubat 2004’te Rostock un Toitenwinkel
semtindeki bir döner büfesinde üç el ateşle başından vurularak öldürüldü.
Turgut 25 yaşındaydı. Rostock’taki bir arkadaşını ziyarete gelmişti, spontane
olarak bu arkadaşı için büfeyi öğleden önce açmayı üstlenmişti. Öldürülmesinden
on gün öncesine kadar Hamburg’ta yaşıyordu.
İsmail Yaşar, döner kebap büfesi sahibi, 9 Haziran 2005’te Nürnberg’teki dükkânında beş el ateşle başından ve kalbinden vurularak öldürüldü. 50 yaşında ve Suruçluydu. Tanıklar, olay yerinin yakınında davranışları dikkat çekici olan bisikletli iki adam görmüşlerdi, bu sayede katillerin robot resimleri çizilebilmişti. Bu olaydan sonra Federal Kriminal Polis Dairesi ağırlıklı olarak “kurbanların Hollanda’daki Türk uyuşturucu satıcılarıyla bir bağlantıları olduğu” ihtimalinden yola çıktı.
Theodoros
Boulgarides,
çilingir servisi ortağı, 15 Haziran 2005’te München Westend’teki dükkânında vuruldu. Yunandı, 41
yaşındaydı. Arkasında eşini ve iki kızını bıraktı. Dükkânını daha
1 Haziran 2005’te açmıştı, öncesinde bilet kontrolörü olarak çalışıyordu.
Cinayetten sonra 17 Haziran 2005’te yayınlanan Münchener Abendzeitung’taki bir
haber başlığı şu şekildeydi: “Türk mafyası yeniden vurdu”.
Mehmet
Kubaşık, büfe sahibi, 4 Nisan
2006’da Dortmund
Nordstadt’taki dükkânında öldürülü. Büfe, Dortmundlu neonazilerin o zamanki
buluşma yerinin yakınında bulunuyordu. Kubaşık 39 yaşındaydı, Türk kökenli
Almandı ve üç çocuk babasıydı. Bu cinayetten sonra halka açık bir yürüyüş
yapıldı: 11 Haziran 2006’da Türk kültür dernekleri Mehmet Kubaşık’ın
yakınlarıyla beraber Dortmund’ta bir sessiz yürüyüş düzenlediler, serinin dokuz
kurbanını andılar ve makamlara onuncu bir kurbanın olmaması için çağırıda
bulundular.
Halit Yozgat, internet kafe işletmecisi, 6 Nisan 2006’da Kassel de iki el ateşle başından vurularak öldürüldü. 21 yaşındaydı. Kafeyi, daha olaydan kısa bir süre önce babasından ödünç aldığı parayla açmıştı. Ayrıca, Abitur (lise bitirme) sınavına girmek için bir akşam okuluna gidiyordu. Yozgat, planlanmış olmadığı hâlde dükkanında bulunuyordu, yerine geç kalmış olan babası geçmiş olmalıydı.
25
Nisan 2007’de 22 yaşındaki polis
memuru Michèle Kiesewetter bir meslektaşıyla Heilbronn Theresienwiese’de polis
arabasını park etmişti. Saat öğlen ikiye doğru tanıklar birden fazla el silah
sesi duydular. Michèle Kiesewetter ölmüştü ve 24 yaşındaki meslektaşı ağır yaralanmıştı.
Memurların her birinin başına ateş edilmişti. HK P2000 tipi görev tabancaları
ve kelepçeleri çalınmıştı. Haftalarca komada yatan yaralanmış olan polis,
iyileştikten sonra olayı hiçbir şekilde hatırlayamıyordu.
(kaynak: meclis araştırma komisyonu)
bir sonraki yazıda, nsu'unun bombalı saldırılarına ilişkin kısa bilgiler verilecek...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder