Dindar vs. Atatürkcü vs. Tüchtig Nesil


Türkiye´de siyasi iktidarin degismesiyle degisen tek sey kadrolar degil. Öyle ki ülkenin resmi tarihinden tutun da okullarda ögretilen müfredatina kadar bir cok degisiyor. Bu degisimden toplumun her kesiminin nasibini aldigi gibi gencler de bu degisime kayitsiz kalamiyor. Uzun zamandir Türkiye´de hükümetin bir cok geyige de konu olan "Dindar nesil yetistirmeyelim de tinerci mi olsun?" muhabbeti var. Ana muhalefet ise "Biz Cumhuriyeti koruyacak  Atatürkcü bir nesil yetistirecegiz." diye diretiyor. Bu baglamda "Almanya´daki gencleri ne olarak yetistirecegiz?" sorusu büyük önem kazaniyor. "Peki kardesim bu Almanlar nasil yetistirmis genclerini?" sorusunu sormadan edemiyorum.Iyi bir sey mi siyasi ya da dini akimlarin yeni nesiller yetistirmesi?

Almanya´da bu olay nasil olmus bunu anlamak icin biraz gerilere gitmek gerekiyor. Ortacag Almanyasinda cocuklar ve genclerin is yasaminda aktiv bir rol almalari önemli. Dinin rolü ortacagda bir hayli büyük Almanya´da. Fakirligin tanri tarafindan degil tembellikten ileri geldigi iddiasi var. Bugün Jugendamt'in üstlendigi rolü cesitli Hristiyan cemaatler ve Kilise üstleniyor. Yardima muhtac gencleri tekrar calisabilecek konuma getirmek  o zamanlar egitimin tek amaci. Anadolu Hayat reklamindaki "Büyüyünce emekli olup oturdugum yerden para kazanacagim." diyen cocuk büyük ihtimalle o zamanlarin Almanyasinda hapse atilacaktir. Adamlarin en büyük amaclari dindar ve "tüchtig" nesil yetistirmek!

Daha sonralari 17. yüzyilin baslarinda Pietist August Herrmann Francke egitimi söyle tanimliyor: “Egitim cocugun günaha girme dürtülerinin degisimine yönelik bir hazirliktir. (Erziehung ist die Vorbereitung des Erbsünden belasteten Kindes zu seiner Bekehrung.)"  Bu hazirlik calismak ve dua etmek olarak tanimlaniyor. Yani sadece calisarak ve dua ederek günahlarimizdan kurtulabiliriz. Francke´nin 1727 öldügünü hesaba katarsak su sonuca ulasabiliyoruz: Avrupali bizden tam 285 yil önce genclerin tinerci olmamasi yönünde bir adim atmis!

Hepsi mi kötüymüs peki bu zamanin pedagoglarinin? Tabii ki hayir! Christian Gotthilf Salzmann (1811) , zamanin aciklayici pedagoglarindan, cocuklarin ve genclerin yetimhanelerde sevgisiz bir egitim gördükleri ve siddete maruz kaldiklari tespitini yapar. Ona göre dini egitimin yaninda, cocuklara moral vermek, onlarin el sanatlarina yatkinliklarinin gelistirilmesi ve sportif faaliyetler büyük önem tasir.

1763 yilinda Prusya´da 5 ile 14 yas arasi cocuklara zorunlu egitimin getirilmesiyle "halk egitimi" dönemi baslar. "Halk egitimi" diye tabir edilen bu dönemin önde gelen pedagoglarindan bir Pestalozzi'dir. Bu akim ile birlikte egitim, dini bilgiler ve ögretim endüstriyel okullarda tek cati altindan verilmeye baslamistir.

Johann Heinrich Wicher´in tarih sahnesine cikmasi ile Almanya´da (Hamburg´da) "Rauhes Haus" adi altinda 1833 yilinda, Almanya´nin ilk sosyal pedagojik kurumu acilir. Daha o zamanlar her 12 yardima muhtac cocuga 1 danisman tarafindan sosyal hizmetler verilir. Sosyal hizmetler tüm yardima muhtac kesimleri (sinir hastalarini, yaslilari ve bakima muhtac kisileri) kapsar. Bu akim ile beraber cocugun psikolojik gelisimi, ve siddetsiz bir egitim tarzi önem kazanir. Su andaki sosyal pedagojinin temelleri o zamanlar atilmistir.

20. yy´a gelindiginde ise 1922 yilinda Weimar Cumhuriyeti´nde Reichsjugendwohlfahrtsgesetz (RJWG) adli yasa yürürlüge girer. Bu yasaya göre “Her alman cocugun ruhsal, bedensel ve toplumsal olarak yeterli derece egitim almaya hakki vardir. (Jedes deutsche Kind hat ein Recht auf Erziehung zur leiblichen, seelischen und gesellschaftlichen Tüchtigkeit)"

Nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte bu yasa degistirilir. Yasaya Alman irkina ait olmanin gerekliligi ve buna uygun davranmanin da arasinda oldugu daha bir cok madde eklenir. "Hitler-Jugend" ile bu fasist yapi kurumsallastirilir. Hitler-Jugend, bircok kisinin iddia ettigi gibi askeri ihtiyaclar sonrasi degil, NSDAP´in kuruldugu ve ilk kongresini yaptigi 1926 yilinda kurulmustur. (Bakiniz: Von Wandervogel bis zur Hitler Jugend. Giesecke 1981).

1-2  Ekim 1932'de Hitler'in Potsdam konusmasini 70.000 Hitler-Jugend üyesi genc izler!

Hitlerin iktidara gelmesinin ardindan icinde Katolik Gencligi'nin de bulundugu bir cok genclik örgütü Hitler-Jugend´a katilmakta bir mahsur görmezler. 1939 yilinda Hitler-Jugend´da aktif olarak calisan genclerin sayisinin 3.000.000 civarinda oldugu tahmin edilir. Savasin kaybedilecegi anlasilinca Normandiya´da panzerleri durdurmak ile görevlendirilen Hitler-Jugend üyesi binlerce genc ve cocuk cephede ölür.

Savas sonrasi Almanyasinda irkciligin yasalardan ve gündelik hayattan silinmesi ile birlikte, Amerikalilarin ön ayak oldugu bir cok gelisme yasanir. Bunlardan hayati önem tasiyanlarindan bir tanesi genclik calismalarinin devlet kurumlari ve siyaset tarafindan hayata gecirilmesinin önlenmesidir. Buna göre genclik calismalari yürüten genclik dairelerine (Kreis Jugendringe) yari özerklik verilir ve devlet eliyle yürütülen genclik calismalari yari özerk ve toplum yararina calisan derneklere verilir. 1945'lerden sonra ortaya cikan Kreis Jugendring'ler zamanin Amerikali isgal kuvvetleri tarafindan genclik komiteleri adi altinda, genclerin icinde yer aldigi totaliter olusumlara engel olmak icin kurulmustur ve hala bir Amerikan mirasi olarak görülür.

Almanya´daki ortacagdan beri süre gelen dindar nesil yetistirme olgusu ile Türkiye´deki dindar nesil yetistirme istegi parallellikler gösterse de, tarihi tecrübeler bizlere devletin cocuklarin ve genclerin en tarafsiz sekilde gelisebilecekleri imkanlar sunmanin en dogrusu oldugunu gösteriyor. Cocuklara kendi gelisimlerinden önce herhangi bir ideoljinin ya da degerler bütününün enjekte edilmesinin yanlis oldugunu düsünürken kendime sormadan da edemiyorum: Biz nasil tinerci olmadik ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder