"oğlum bak git" ya da hegel üzre

berlin'den bir erdoğan geçti. aman yarabbii...amma nasıl geçiş. sanırsın yedi düvelin padişahı ziyaret buyurmuşlar.

erdoğan'ın berlin büyük elçiliği'nin yeni binasının açılışını yapmak üzere memleket sınırlarını hemmencecik 29 ekim protokolü ertesi terkedişi, birçoklarınıza malûmdur. neticede az çok yazan çizen okuyan adamlarsınız. bunca gürültü patırtı içinde duymuşsunuzdur, ne olup ne bittiğini.

erdoğan'ın buraları ziyaret edeceği belli idi de, ne zaman ve hangi çerçevede edeceği pek bilinmiyordu, son dakikalara kadar. eh biz buna mabadını sevmek ve muhalefetten hiç hazzetmemek dersek, sanırım ki çok yanlışlara da düşmeyiz. neticede bakanı, hiçbir işi yokken wta turnuvasına katılıp yuhlanınca (ah bir de hele yabancı spor spikerlerinin "bunca bakanın burlarda işi ne yeaa" diyerek kikirdediğini duysaydınız), yuhlayanları "holigan teröriz" olarak nitelendirmekten çekinmeyecek kadar geminden kurtulmuş bir beşer söz konusu.

hazır gelmişken, bi de merkel'den ayarımı yiyeyim. üstelik protokole dahil olurum da, ziyaret boyunca alman polisi beni korur kollar demeye getirmiş olmalı...bir de meclis ziyareti yaptı hazretleri.

dur, ondan önce şu var...açılış davetiyelerini gördünüz mü?!?!?!
ben bu kadar çirkin davetiye görmedim. tesadüf, iki gün önce gittiğim muhasebe bürosundaki bir adam davet edilmiş de, ben de bu vesileyle o ucubeleri görmüş bulundum. bu kadar osmanlı sevdimcilik de, herhalde ancak cehalet ile mümkün.

sorması ayıptır osmanlı hanedanı sizin neyiniz olur? hayır, nesliniz osmanlı ise, cidden söyleyin...yoksa kraldan çok kralcılık da bir yere kadar! imparatorlukların değil, emperyalist tekellerin yönetimlerde bulunduğu bir dünya düzeninde, üç beş nostaljik hareketle insan uyutmak pek eğlenceli olmalı...
ama hakikaten, azıcık da kendi karizmanız yerine, ülkenizin karizmasını düşünün be başbakan! o ne zevksizlik abidesi davetiyelerdi gerçekten.

"beyaz türkler"in bolca bulunduğu resepsiyonda, almanlar harici kimselerin şarap içmediği de geldi kulağıma. eh, beyaz türk'ün bir özelliği de oportunist olmasıdır. yarasın elma suyu tabii. afiyet bal şeker olsun. haydi biraz daha iyi niyetli olayım. başbakanı dinlerken, iyice anlayabilmek için içmemişler şarapları. neticede konuşan mühim şeyler diyecektir illa ki...

hmm, ne demiş? entegre olsunlar, hegel okusunlar demiş. sanırım, hegel'in kim olduğunu pek bilememiş başbakan. kendisinin hegel okumuşluğu olduğunu da pek zannetmiyorum. üzerine gitmek ve entelektüel birikimini küçümsemek istemem; ammavelakin kant okuduğundan da şüpheliyim. goethe'yi de hadi okumuştur inşallah. hadi, adam almanya'da yaşayanlardan bahsetmiş diyerek işi geyiğe vurayım. belki de sorsak dilberay gibi "zorunda mıyım" şeklinde bir cevap verir bizlere. neticede o türkiye sınırlarında yaşıyor ve konuşmasını hazırlayan asistanının bu isimleri bilmesi yeterli.

pek muhterem osmanlı sever, padişahvari, koltuk müptezeli ve en sevdiği kelime terörist olan başbakanım...
bilhassa o sevdiğiniz ecdadınızın bir korkusu vardı ki, o da yediği yemeklerden zehirlenmek. "amman ha zehirlenmeyelim" diye çeşnicibaşına tattırırdı yemekleri. bir şekilde, dil de epey zehirlidir. hiç mi tarihten öğrenmediniz siz? yakıştıramadım... oysa bazı leksiyonları maşallah pek güzel ezber etmişsiniz. zam haberlerini, hemen kongreden önce yapıp, onun gümbürtüsünde her şeyi boğmak gibi. hasılıkelam, dil insana zarar verebilir. hegel'in bir sözü vardır. kulağınıza küpe olsun "gerçek bir bütündür" diye. yani hegel, diyalektiğin babasıdır. yani hegel, marx'ın üzerine koyduğu adamdır. yine aynı hegel, darwin'in çalışmalarının temel yapı taşlarının oluşmasına yardımcı olmuştur. kısacası bahsi geçen hegel, sizin dindar ve kindar nesil yetiştirme heveslerinizi, okunduğunda ve üzerine konulanlar da takip edildiğinde yerle bir edecek mihenk taşlarından biridir. bunları bilseniz, okunmasını tavsiye eder miydiniz?

sizin yerinizde olsam, schopenhauer falan tavsiye ederdim, hazır girmişken işin içine. neticede seksizmi pek seversiniz. doğum kontrol yöntemlerimiz, doğuruş biçimlerimiz hep iki dudağınızın arasında nasılsa. nietzche de örnek olabilir. merak etmeyin, tanrı öldü dışında söyledikleri, sizi hegel kadar rahatsız etmez sanırım. hiç değil, bari etliye sütlüye dokunmayan kafka'yı örnek verseydiniz. hem o kadar gerilere de gitmezdiniz. üstelik melankolik entellere de bir selam çakardınız...
başbakanım, yazılarınızı kim hazırlıyorsa, söyleyin, biraz daha dikkatli olsun (ay beni de çok duydu şimdii). sizi madara ediyor bu söylettirdikleri.

******

gelelim, merkel ziyaretine. suriye işlerini konuşmak için merkel hazretlerinin de karşısına geçildi, iki kahve içildi. merkel "yardım yerinde yapılmalı. aferin erdoğancım. seni ilgiyle takip ediyoruz" diyerek, "git nereden medet umarsan um. orda bizim işimizi yap da, sana ilişeceğimiz falan yok" diyiverdi. eh, kadının başı burada portekiz, yunanistan, ispanya pek kalabalık. zaten afganistan'da fiili savaş içinde. seninle mi uğraşacak erdoğan? sanki bilmiyorsun... cık cık cık. suriye'ye bok yemeğe giren, kaşığını da yanında hazırlar sanıyorum ki. hah, kaşık kırıldı, sap elinde kaldı ise de...avrupa'dan sana hayır gelmeyeceğini bilemedin mi? kim maşası varken, koru eliyle tutmak ister?

kendi memleketin sınırları içinde 30 yıldır düşük şiddetli(!) bir savaş hüküm sürmekteyken, koskoca iki neslin gençlerini savaş ile sağır, dilsiz ve akılsız bırakmışken, 51. günündeki açlık grevlerine, aynı kenan evren stayla "onlar yiyolar be kens" aymazlığı ile yorum yapmışken, sırf ortadoğu'da benim esamem okunsun, oranın karakolu ben olayım diyerek komşun ile, uzak memleketler için savaş açmaya soyunmuş bir iki yüzlüsün erdoğan.




çok popüler oldu, filmini bile çekmişler. kemerle çöpçüye dalmaya kalkarsan, iki metrelik sopasıyla kafanı kırar. bu kadar üstüne gelme...

oğlum bak git!

5 yorum:

  1. tebrikler çok güzel bir yazı. türkiye'de halkın içine çıkamayanların almanya'da da çıkamamasını bilmek gerçekten içimi rahatlattı :)

    YanıtlaSil
  2. tesekkürler. :)

    karsimiza cikmadi, cikmamasina da...kenardan gecip gitmis :)

    YanıtlaSil
  3. teget gecti elhamdülillah

    YanıtlaSil